Dünya
   Bir hastane penceresinden bakınca ne kadar boş ve manasız görünüyor dışardaki yenil yıl telaşı...
İhtimal, hapishane parmaklıkları arkasından da böyle görünür. Yanağını dayadığı camda baba hasretiyle bekleyen çocuğun penceresinde, huzur evi inzivasında, asker avlusunda, yetimler sığınağında, köprü altı çocuklarının hayallerinde ya da ne bileyim; morg görevlisinin radyosunda, mezarlık bekçisinin ekranında…

Her yıl 31 aralık gecesi ‘’sınırsız eğlence’’ diyor televizyonlar… Bir de bu pencereden baktığınızda, bütün bu heyecanın, her sene biraz daha yaklaşan o kaçınılmaz sonu unutma telaşı olduğunu hissediyor insan…
’Vur patlasın, çal oynasın’’a bir biçarelik yazgısı…

O cümbüşten uzakta, bir hastane köşesinde hayat muhasebesine çekilince bocalıyor insan…

Yolcu gibi bir yerden bir yere gidiyoruz, iki beyaz bez arasında kundaktan kefene koşarken fark edemiyoruz, geçici olarak emanet aldığımızı hiç vermeyecek gibi taşırken…

Bekleme salonundan ACİL’i seyrediyorum, pencere üstelerinde güvercinler var sabahı bekleyen, dışarıda hayat bir lodos, kar sulusepken camı döverken, üstad Necip Fazıl’ın mısraları geçiyor içimden…

Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Nede şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar…

Akşam inip de mesai bitince, başlıyor taarruz. Devanın peşinde devasa bir koğuş, kah ayak sürüyerek kah şimdi can verecekmiş gibi soluksuz öksürerek karşılıyor yeni yılı. Karanlığın battaniyesi saklıyor bitkin hastaları, bundan sonrası tesbih, dua, şükür, serum…

Karşı sedyede yatan dede akşam 16:00 dan beri burada,arada bir göz göze geliyoruz gülüyor bana,geçtiğimiz 72 yılı nerde geçirdi bilmem ama 73. yıl yoklamasında ‘’burdaa’’. Çığlık çığlığa bir ambulans bölüyor sessizliği…
Gecenin en karanlık olduğu an, sabaha en yakın olduğunuz andır… İlkin sabah ezanı müjdeliyor gecenin bittiğini sonra gürültülü kahvaltı arabası...

Şimdi herkes ‘’ya çıkarsa’’ diyerek aldığı umudunu kontrol ederken, serviste ki yatalakların umudu ise dr.’un iki dudağı arasında, hemşirenin çizelgeye işlediği nabız tutanağında, belki de dilini bilmediği bir patoloji raporunda…

Hayat, eczalı bezler arasından ‘’iyileş hadi’’ diye haykırıyor, bak yeni bir umut doğuyor.

Sabah olupta dede torununu kucağına aldığı zaman anlıyorsun ki…

Bir taraftan dolarken diğer taraftan boşalan bir havuz problemi gibi hayat, nedense ben hep zorlanırım bu problemi çözerken…

Bugün gitmek mümkün olsa, koştukça yelesinden takvim yaprakları savrulan bir kısrağın üzerinde, gitsem uzaklara… Bu yıl umut almadım, ne olduğunu bilmediğim bir umudum var. Sardunyama kar yağdı, anılarım toza bulandı, çocukluğum Kaf Dağı’nın ardında kaldı, yaşama ağrısı boynuma asıldı…

Ve… Mevlana’nın unutulmaz nasihatı

‘’ Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sizlere içinde inci tanesi vardır’’…

Bir çocuk heyecanıyla, nice umut dolu yıllara…
Yeni yıl mutluluk getirsin, yüreğini sevgiye açanlara…

Eski muhtar olan ve şuan yeni muhtarımız Ali Deniz ALTUNA görevinde mutluluklar başarılar diler ALLAH yar ve yardımcısı olmasını temenni ederim.

Not : (Bu yazının kaynağı bilinmiyor)

Gönderen Abdullah Kılıç 010
Yayın tarihi 16/04/2009
Facebookta paylaş Twitterda Paylaş