HERKES KENDİ KAPISININ ÖNÜNÜ SÜPÜRÜRSE, NE OLUR?
  Bu yazımız ile; Herkes kapısının önünü temizlerse tüm mahalle ve yaşadığımız şehir tertemiz olur. Ancak evimizin önünü temizlerken çöpünü caddede bırakmamak şartıyla...
A'raf suresi 31. Ayette Yüce Rabbim şöyle buyurmaktadır: "Ey Âdemoğulları! Her mescide gidişinizde güzel elbiselerinizi giyiniz." Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) de: "Temizlik imanın yarısıdır" dır diye buyururken herhalde yalnızca vücut temizliğini kastetmemiştir. Temizlik işi, yalnızca beden veya hane temizlenmesi değil, çevreyi de temizleme olarak anlamamız gerekir. Vücudumuzu temiz tutarken, çevremiz temiz olmazsa yine mikroplarla savaşmamız gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bana kalırsa bütün temizliklerin başı olarak öncelikle ruh temizliğine bakmamız gerekir. Ruhu temiz olanın evi de, çevresi de temiz olur. Yaşanılan yerin temiz ve düzgün olması, birey olarak da temizlik işini önemsediğimizin göstergesidir. Şuurlu bir kişi olarak, önce ruhumuzu, sora da bedenimizi ve çevremizi temiz tutmalıyız. Şu atasözünü hepimiz iyi biliriz ki, bu söz, boşu boşuna söylenmiş bir söz değildir: "Aslan yatağından belli olur." Eğer bu şekilde her insan kendi evinin önünü temiz tutarsa sokakların ve şehrimizin tümü temiz görünür. Her insan kapısının önünü temizlerken bu pislikleri caddeye doğru göndermek yerine toplayıp çöpe atmasını da bilmeliyiz.
İzmir Kültür parkta bir karga, tabağın içinde bırakılan pilavı yedikten sonra ağzıyla tabağını götürüp çöpe atıyor.
Bu resim bile bize inanın ki, çok şeyler anlatır.
Herkes, çevre temizliği için bir miktar zaman harcasa ve kapısının önünü temizlese toplum olarak tertemiz bir ortamda yaşama imkânına kavuşuruz.
Her insan, kapısının önünü temizlerse tüm mahalle temiz olur. Ancak şuanda ki topluma baktığımız zaman, bırakın evinin önünü (temizlemeyi) süpürmeyi, yediği yiyeceklerin atıklarını veya kabuklarını, içtiği sigaranın izmaritini, boş paketini, içtiği kola veya suyun boş şişesini veyahut yediği bir yiyeceğin bitmiş paketini çevreye atarak gidiyor. Müdahale etmeye kalksan seni suçlayarak, "Belediye işçileri ne güne duruyor" diyerek veya, seni azarlayarak, "Sana vazife mi" şeklinde bir cevap verir. Bu mu insanlık? Söyleyin Allah aşkına!... Bir Pazar günü, herhangi bir piknik alanında akşam saatlerine kadar bekleyecek olursanız, o alandaki atıkları gördüğünüz zaman içinizin bulanmaması mümkün değil. Yerlerde her türlü yiyecek ve içecek atıklarını görebilirsiniz. Sanırsınız ki, burada bir savaş yapılmış. Evet! yeme içme savaşı. Oraları da temizleyecek olanların birer insan olduğunu ve onları temizleyenlerden birisinin de bizim babamız veya kardeşimiz olabileceğini düşünürsek, onları ne kadar sıkıntıya soktuğumuzu anlamış oluruz sanırım. Avrupa da yaşayan kardeşlerimiz iyi bilirler ki, oralarda birisi, bir sigaranın izmaritini veya boş paketini atsa hemen cezanın geleceğini bilir, bundan dolayı da ceza korkusundan, bırakın yere herhangi bir şeyi atmayı, yere tükürmeyi bile yapamaz. Ama aynı kardeşimize bakıyoruz, Türkiye'ye gelince, nasıl olsa ceza yok, dini konuda da hassasiyeti işte o kadar. Burada temizliğe hiç mi hiç uymuyor. Neden? Çünkü, burada çevreye bakıyor; yollar, sokaklar ve kaldırımlar pislikten geçilmiyor, yollar ve ara rüfujlar yiyecek, içecek atıklarıyla kısaca pisliklerle dolu. Onlar da buradakiler gibi yaşamaya başlıyor. Her insan, kendinden ve yaptıklarından sorumludur. Ayrıca yapması gereken sorumlulukları ve görevleri vardır. Bu görevlerden birisi de kendini temiz tuttuğu gibi çevresini de temiz tutmalıdır. İnsanlar, kendilerine düşen görevleri yaparlarsa; dünya, huzur ve mutluluklar içinde yaşanacak bir yer olur. İşte o doğal güzellikleri ve mutlulukları görerek yaşamak temennisiyle. Allah'a emanet olunuz.
 
Gönderen Mustafa ARI 089
Yayın tarihi 04/08/2018
Facebookta paylaş Twitterda Paylaş