HELÂL LOKMA
  Helâl, İslam'ın kesin olarak haram kılmadığı, haram ise, İslam'ın haram kıldığını kesinlikle bildirdiği şeylere denir.
Yemek ve içmek, hayatın gayesi değil, gaye olan hakiki kulluğun vasıtasıdır. Onun için kişi, önüne gelen ve eline geçen her şeyi değil, dinin müsaade ettiği şeyleri yiyip içmelidir.
Bakara suresi 168. Ayette Yüce Rabbim: "Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin şeytanın peşine düşmeyin; zira o (şeytan) sizin apaçık düşmanınızdır." Buyurmuş ve bize, helal olanlardan yiyip içmemizi emretmiştir.
Rasulullah (s.a.v.)de şöyle buyuruyor:
"Kazançların en güzeli, kişinin alın teriyle, el emeğiyle alış verişle kazandığı meşru maldır. Şüphesiz Davut peygamber, el emeğinden kazandığını yerdi." buyurarak; bizler için en sağlam ve güvenilir yiyeceklerin alın teri ile kazanılanlar olduğunu haber veriyor.
İbrahim bin Ethem Hazretleri: "Kemale erenler, ancak midelerine girenlere dikkat etmekle kemale ermişlerdir." der.
Her Müslüman'ın aldığı gıdaların, helal ve temiz olmasına dikkat etmesi lazımdır. Çünkü yediğimiz her nimet; bizde bir etki ile kendini gösterir. Bunun neticesi biz; sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir hayat yaşarken, haram olarak yediğimiz her gıda; ya bizde veya zürriyetimizde kendini gösterir. Evimizde bir huzursuzluk seziyorsak veya eşimiz yahut evlatlarımız itaatsiz oluyorsa, bizler yediğimiz lokmaları iyi araştırmamız gerekir. İslam büyükleri, çarşıdan, gelişi güzel yerlerden alıp yeme ve içmenin, Müslüman kimseler için iyi olmayacağını ifade etmişlerdir.
Konyalı, Lâdikli Ahmet ağa (Konya'mızın manevi mimarlarındandır)Konyalı bir esnaf ile arasındaki şu olay, bize bu konuyu en güzel şekilde anlatır:
Lâdikli Ahmet ağa, Konya'da bir dükkânın önünden geçerken Onu gören esnaf, Ahmet ağayı dükkânına ikram için çağırır. Ahmet ağa dükkâna ve sahibine bakarak, ikramı reddeder ve "Senin ikramını kabul etmeyiz" der.
Bu duruma çok üzülen esnaf, bir süre sonra Hacıveyiszade (Konya'mızın manevi mimarlarındandır) ile karşılaşır ve durumu anlatır. Sebebini sorar.
Hacıveyiszade hazretleri şöyle bir bakar ve der ki; "Evlâdım! sen dükkânının önünü, kaldırımı işgal etmişsin. Ahmet ağa kul hakkına giren kimsenin ikramını kabul etmez". Diye cevap vermiştir.
Haramlardan kaçınmaya itina göstermek gerektiği gibi, şüpheli şeylerden dahi kaçınmak gerekir. Bilhassa zamanımızda o kadar çok şüpheli gıdalar var ki; Müslümanların kendilerinin yaptığı veya çok iyi bildiği kimselerin yaptığını, yemelerinden başka çare yok nerdeyse...
Nitekim Peygamberimiz(sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
"Helaller bellidir, haramlar bellidir. İkisinin arasında müştebihat (şüpheli olanlar) vardır. Bunları insanların çoğu bilmez. Kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, ırzını ve dinini korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere dalarsa, harama düşmüş olur." (İmamı Nevevi, Kırk Hadis, Muhtasaru'l-Ehadis, hadis no:545) ermiştir.
İslam büyükleri, yedikleri ve içtikleri şeylerin helal ve temiz olması hususuna çok hassasiyet göstermişlerdir. Bizler de bu ve benzeri konularda aynı hassasiyeti göstermemiz gerekir. Müslüman bir kimse şunu bilmeli ve inanmalı ki; bu dünyada yediğimiz ve içtiğimiz her şeyden hesaba çekileceğiz. Tekâsür suresi 8. Ayette Yüce Rabbim şöyle buyurur: "Sonra, yemin olsun ki, o gün (size verilen) her nimetten sorulacaksınız. Hz. Ebu Bekir (r.a.) Efendimiz, bir gün kölesinin getirdiği sütten içti ve hemen kölesine, "Bunu nereden aldın?" diye sordu. Köle"Kehanette bulundum, karşılık olarak da bunu aldım." dedi. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir, içtiği sütü midesinden çıkarmaya çalıştı. Sonra: "Allah'ım! Midemde kalıp damarlarıma karışan kısmından sana sığınırım." dedi. (Gazali, İhya c.2 s.115 Müesseset-ül Halebi 1967- Kahire)
Allah yardımcımız olsun ve bizleri helal lokma yiyip O'na gerçek anlamda kul olanlardan kılsın. Amin.
10/01/2019 Mustafa ARI 
 
Gönderen Mustafa ARI 094
Yayın tarihi 10/01/2019
Facebookta paylaş Twitterda Paylaş