Helal Kazanç ve helal lokmanın önemi | ||
![]() İnsan şahsiyetine, en çok etki eden iki önemli unsur vardır: Bunlardan birincisi, dost bildiğimiz arkadaşlar, İkincisi de çalışıp çabalayarak elde ettiğimiz kazancımızdır. Muhabbetini taşıdığımız insanlara çok dikkat etmeliyiz. Zira insan, çoğu zaman doğru yola da, yanlış yola da yakın arkadaşının telkin ve etkisiyle gider. Burada asıl üzerinde duracağım
konu paradır. Ona haram karıştırmamalıyız, hatta
şüphe bile varsa ondan kaçınmalıyız. Çünkü bizim
amellerimiz bu kazancımıza ve yediklerimize göre
gerçekleşir. "Helâl para, gerçek manada hayra
harcanırken şer yoldan gelen para ise, yine şerrin
sermayesi olur."(Osman Nuri Topbaş) Bu konuda bir
atasözünü çok iyi biliriz "Haydan gelen Huya gider"
Yani; Allah'tan gelen Allah'a, Şeytandan gelen
şeytana" diye yorumlanır. "Paranın kaderi, kişinin
kaderine girer. Herkes zanneder ki ben parama
hükmederek istediğim yere harcıyorum. Hâlbuki para;
kazanılışındaki manevi temizlik durumuna göre, lâyık
olduğu yere gider; sahibinin iradesini de kendi
gittiği yere doğru yönlendirir. Yani hâkimiyet çoğu
zaman paradadır, sahibinde değil. Para, yılan
gibidir. Hangi delikten girdiyse oradan çıkar.
Cebine haram para girenin ameli bozulur. En azından
amellerindeki ihlâs kaybolur. Dolayısıyla "Parayı nereden kazandığına değil, nereye harcadığına bak, derler". (Osman Nuri Topbaş) Behlül Dânâ bir gün Harun Reşid'den bir vazife ister. Harun Reşid de ona çarşı-pazar ağalığının denetimini verir. Behlül hemen işe koyulur. İlk olarak bir fırına gider. Birkaç ekmek tartar. Hepsi de, normal ağırlığından noksan gelir. Fırıncıya dönüp: Hayatından memnun musun? Geçinebiliyor musun? Çoluk-çocuğun ağız tadıyla yaşayıp gidiyor mu?" diye sorular sorar. Fırıncı bütün sorulara olumsuz cevap verir. Hayatta memnun olduğu bir şey
yoktur. Behlül O'na şu ayeti okur: "Yazıklar olsun
ölçü ve tartıya hile karıştıranlara! Onlar
insanlardan bir şey ölçerek aldıklarında tastamam
alırlar. Satarken ise eksik ölçüp tartarlar. Onlar,
hesap vermek için diriltileceklerini hiç akıllarına
getirmiyorlar mı? Öyle bir gün ki, insanlar o günde
âlemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklardır."
(el-Mutaffifîn,1-6). Oradan ayrılarak bir başka
fırına geçer. Orada da birkaç ekmek tartar ve görür
ki bütün ekmekler normal gramajından fazla geliyor.
Aynı soruları bu fırıncıya da sorar ve bütün
sorulara olumlu cevap alır. Yani fırıncı gayet
huzurludur. Bundan sonra başka bir yere uğramadan
doğru Harun Reşid'in huzuruna çıkıp başka bir vazife
ister. Harun Reşid: "-Behlül, daha yeni vazife
verdik sana, ne çabuk bıktın?" deyince, Behlül şu
îzâhı yapar: "-Efendim, çarşı-pazarın ağası varmış.
Benden önce ekmekleri de tartmış, vicdanları da.
Buna göre herkes zaten hesabını ödeyip duruyor. Bana
ihtiyaç kalmamış.."der. (Not: Harun reşit döneminde bir
veli) Buradan çıkaracağımız ders çok açıktır ki,
kişinin maddî-manevi huzur ve saadetinin ilk şartı
helal kazançtır. Çünkü ağızdan geçen her lokma, eğer
helâl ise kişiye feyiz ve manevi zindelik verirken,
haram veya şüpheli bir lokma ise, gaflet ve
hantallık verir insana. Süfyân-ı Sevrî Hazretleriʼne:
"-Efendim! Namazı birinci safta kılmanın faziletini
anlatır mısınız?" dediklerinde O kişi, Helâl lokmaya
dik¬kat çekerek: "-Kardeşim! Sen ekmeğini nereden
kazanıyorsun, ona bak! Kazancın helâl olduktan
sonra, hangi safta dilersen orada namazını kıl; bu
hususta sana güçlük yoktur." cevabını vermiştir. Hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur:
"Allahu Teâlâ, kulunu helâl peşinde koşmaktan
yorulmuş vaziyette görmeyi sever." (Süyûtî, Câmiu's-Sağîr,I,65)
"Allahım! Bize helâl rızık nasib ederek haramlardan
koru! Lutfunla bizi senden başkasına muhtaç etme!"(Tirmizî,
Daavât 111) |
||
Gönderen | Mustafa ARI | 053 |
Yayın tarihi | 09/06/2015 | |
![]() |
![]() |