Hadislerde merhamet
   Merhamet; İnce bir duygu, insanı iyilik etmeye ve âdil davranmaya yönlendiren bir güçtür. İnsandaki merhamet duygusu harekete geçince; ulvi duygular kişiyi âdil olmaya yönlendirir. Yaratılmış canlıların iyiliğini isteyip onlara karşı yardım etme arzusu duymak. İncelik ve hassasiyet göstermek de diyebiliriz.

Efendimiz(sav): "Allah yeri ve gökleri yarattığı gün 100 rahmet yarattı. O Rahmetin her biri yer ile gök arasını doldurur. Bu 100 rahmetten birisini yeryüzüne indirdi ki, bu sayede anne yavrusuna, yabani hayvanlar ve kuşlar da birbirine merhamet ederler. Kıyamet günü Allah, bu rahmetinin tamamıyla kullarına merhamet edecektir. Buyurdu. (Müslim Tevbe, 21)

Belgesellerde hayvanlar âlemini izlemeyi ben çok severim. Onlardan aldığım dersler vardı. İşte onlardan birisini burada zikretme ihtiyacı duyuyorum; Yeni doğmuş bir Fil, sürüdeki diğer bütün filler tarafından büyük bir sevgi ve şefkatle karşılanır. Eğer yavrunun annesi ölürse, sütü olan bir başka dişi fil yavruyu emzirmeye devam edecektir. Anne ilk 6 ay boyunca her yerde yavrusunu takip eder. Bir yavru Fil, az da olsa sıkıntı ya da herhangi bir tehlikeli durum içerisinde olduğunu belirten bir ses çıkarırsa, grubun bütün üyeleri durumu incelemek için bir araya gelirler. Bu, düşmanlara karşı oldukça caydırıcı bir davranıştır." Bir başka kıssayı da aktarmadan geçemeyeceğim.

Kanuni Sultan Süleyman ve karınca: İstanbul' da güneşli bir sabahtı. Topkapı Sarayı'nın avlusunda bulunan has odanın kapısı açıldı. Başında görkemli bir kavuk taşıyan, uzun boylu genç, ağır adımlarla bahçeye doğru ilerledi. Bu genç bütün dünyaya hükmeden Osmanlı Devleti'nin kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman'dı. Kanuni işinden vakit bulduğu zamanlarda hava almak için arka bahçeye çıkar, ağaçları denizin maviliğini seyrederdi. Ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruşmuş olduğunu gördü. Aklına hemen bu ağaçları ilaçlatmak geldi. Fakat birden durakladı. Ağaçlarda karıncalar vardı. Karıncalar da can taşıyordu. Onlara zarar vermek doğru muydu? Bir türlü işin içinden çıkamayan Kanuni, meseleyi çözmek için hocası Ebusuud Efendiyi aradı. Hocası odasında yoktu. Hemen oracıkta bulunan bir kâğıt parçasına kafasını kurcalayan soruyu yazdı ve hocasının rahlesinin üzerine bırakarak oradan ayrıldı. Hocası odasına geldiğinde kâğıdı görmüştü. Yazıyı okuduktan sonra hocası da Kanuni'ye bir not yazdı. Kanuni Sultan Süleyman, yeniden hocasının odasına uğradı. Hocası odada yoktu. Rahlenin üzerine bıraktığı kağıt parçasına yazılmış notu gördü. Merakla yazıya doğru eğildi. Okuduktan sonra tebessüm etti. Kâğıdın üst kısmında Kanuni'nin hocasına yazdığı soru vardı. Merhametli sultan hocasına şöyle diyordu: " Meyve ağaçlarını sarınca karınca, Günah var mı karıncayı kırınca?" Hocası Ebussuud Efendi ise o sorunun altına şu cümleleri eklemişti. " Yarın Hakk' ın Divanına varınca, Süleyman'dan hakkın alır karınca!"

Evet, merhametimiz o kadar büyük olmalı ki, bir küçücük karınca bile bunun dışında kalmamalı. İşte bu ahlak ile ahlaklanan Kanuni Sultan Süleyman, bir karınca karşısında duraklamış ve onu incitmekten çekinmiştir. (http://www.tualimforum.com/) Hayvanlara da o, yere indirilen merhametten bir pay verildiğini unutmayalım.

Efendimiz(sav)'e Bir adam çocuğuyla birlikte geldi. Adam çocuğunu bağrına basıyordu. Efendimiz(sav): Ona karşı merhametlisin değil mi? Diye sorunca adam: "evet" dedi. Bunun üzerine, Peygamberimiz(sav): "Allah, ona senden çok daha fazla merhametlidir. Allah, merhametlilerin en merhametlisidir." Buyurdu. (Buhari, Edebü'l-Müfred, 137)

Efendimiz(sav) in yanına gelen bazı çöl Arapları; (O'nun çocukları öpüp okşadığını görünce) -"Siz çocuklarınızı öper misiniz"? Dediler. Efendimiz(sav): "Evet" deyince Onlar; "Lâkin vallahi biz çocukları öpmeyiz," dediler. Bunun üzerine; Efendimiz(sav): -"Allah sizden rahmeti aldıysa Ben ne yapabilirim?" Buyurdu. (Müslim Fedail, 64)
 

Akra b. Habis, "Efendimiz(sav)'i torunu Hasanı öperken görünce: Benim 10 çocuğum var, onların hiç birini öpmedim dedi. Bunun üzerine Efendimiz(sav): Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. Buyurdu. (Müslim, Fedail, 65) Efendimiz(sav): Ben lanetçi olarak gönderilmedim. Ben ancak rahmet olarak gönderildim." Buyurdu. (Müslim, Birr, 87)
 

Peygamberimiz (S.a.v.) Mekke'nin fethi esnasında Kabe' deki Putları temizledikten sonra Mekke'deki Kureyşli'lere seslenerek; "Ey Kureyş topluluğu şimdi hakkınızda ne yapacağımı tahmin edersiniz?
Kureyşliler: "Sen kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin! Sen kerem ve iyilik sahibi bir kardeş oğlusun, ancak bize hayır ve iyilik yapacağına inanırız," dediler. Peygamberimiz(S.A.V.): "Benimle sizin haliniz, Yusuf'un kardeşlerine dediğinin tıpkısı olacaktır.-Size bu gün hiçbir başakakma yok. Allah sizi bağışlasın. O merhametlilerin en merhametlisidir."

Numan ibni Beşir(ra)dan Efendimiz(sav): "Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine merhamet etmekte ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar." Buyurdu. (Müslim, Birr ve Sıla, 66)
 

Bu gün Müslüman toplumlara bakarsak maalesef bu hadisi şeriften ya haberimiz yok, ya da neme-lazmcı olmuşuz. Hangisini kabul ederseniz edin ama bu durum Müslüman'ların zararına olan bir durumdur. Yazımızı
Peygamber(S.A.V.)in bir duası ile bitirelim.
 

"Ey Allah'ım! Ben kendime çok zulmettim, günahları ancak sen bağışlarsın. Mağfiretinle beni bağışla ve bana merhamet et. Şüphesiz sen çok bağışlayan ve çok merhamet edensin. (Tirmizî, Daavât, 96)
 

Gönderen Mustafa ARI 057
Yayın tarihi 19/12/2015
Facebookta paylaş Twitterda Paylaş